02-18-2020, 07:02 PM
--A--
ABDOMEN: Pelvisle toraks arasında bulunan gövde bölgesi; karın.ABDUKSİYON: Orta çizgiden uzaklaşma; özellikle kol veya bacağı vücut ekseninden uzaklaştırma hareketi.
ABDUKTÖR: Dışa doğru uzaklaştıran, çeken; bir bölgeyi median hattan uzaklaştıran kas kütlesi.
ABSORPSİYON: Canlı organizmanın dışında olan bir maddenin travmatik lezyon oluşturmadan organizma içine girmesi için meydana gelen bir seri fenomene fizyolojide verilen ad.
ADDUKSİYON: Orta çizgiye yaklaşma; özellikle kol ve bacağı vücut eksenine yaklaştırma hareketi.
ADELE: Kas; kasılabilir konjonktif dokudan oluşmuş organ.
ADENOM: Normal bez hücresini andırır şekilde bir salgı bezinde gelişen iyi huylu tümör.
ADEZİV: Yapışıklık, bir yüzeye yapışık olan.
ADHEZİV KAPSÜLİT: Bir inflamasyona ya da patolojik bir olguya bağlı olarak kapsula’ların yüzeylerinin birbirine yapışık olması.
ADEZYON: İki organ ya da yüzeyin birbirine yapışması.
AFAZİ: Konuşma veya konuşulanları anlama yeteneğinin kısmen veya tamamen kaybı.
AFFERENT: Periferden merkeze doğru gelen ya da getiren; getirici.
AGNOZİ: Beyindeki bir lezyona bağlı olarak duyu organlarının algılama yeteneğinin kaybolması.
AGONİST: Karşıtı ya da antagonisti bir kasa karşı kasılma gösteren diğer bir kas.
AKİNEZİ: İstemli hareketleri yapamama; çizgili kaslarda aktivitenin ileri derecede azalması.
AKROMEGALİ: Ekstremitelerin non-konjenital hipertrofisi; ekstremite kemiklerinin ve uzantılarının hipertrofisi.
AKSİLLA: Koltuk altı; omuz Eklemi altında pektoralis majör, latissimus dorsi, serratus anterior ve humerus dorsali ile sınırlı bölge.
AKSON: Sinir hücre gövdesinden ve dendritlerden uzağa sinir uyarılarını taşıyan lif şeklindeki uzantı.
AKUT: Aniden şiddetli belirtilerle başlayan fakat kısa seyir izleyen.
ALJEZİ: Ağrı duyusu.
ALVEOL: Akciğerlerde bulunan, küçük boşluk şeklinde anatomik yapı.
AMİYOTROFİ: Çizgili kasların hacminde azalma; kas erimesi, kas atrofisi.
AMPUTASYON: Kol veya bacak gibi bir organın veya çıkıntı şeklinde uzanan bir oluşumun kesilip çıkarılması.
ANALJEZİK: Ağrıyı azaltan ya da ortadan kaldıran; ağrı kesici ilaç.
ANAMNEZ: Hastayla ilgili bilgi; hastanın tıbbi hikayesi; geçmişle ilgili bilgi edinme.
ANATOMİ: Canlı varlıkların yapılarını inceleyen bilim.
ANEMİ: Kanın çeşitli şekilli elementlerinin belirgin bir şekilde azalmasıyla ortaya çıkan kan tablosu; kansızlık.
ANESTEZİ: Duyu yeteneğinin, kısmen ya da tamamen ortadan kaldırılması.
ANEVRİZMA: Damarın belli bir bölgesinin genişlemesi ve bölgesel şişkinlik.
ANJİYO- : Damar anlamına gelen ön takı.
ANJİYOGENEZ: Damar gelişmesi, damar oluşumu.
ANJİYOGRAFİ: X ışınlarına opak bir madde enjekte ettikten sonra damarların radyografisinin çekilmesi.
ANKİLOZ: Eklemi oluşturan kemik kısımların- patolojik bir olay sebebiyle birbiriyle kaynaşması; eklemin hareket yeteneğini kaybederek sertleşmesi; eklem katılığı.
ANKSİYETE: Bunalım, iç sıkıntısı, psişik gerilim, kuruntu ve huzursuzluk gibi belirtilerle kendini gösteren ruhsal bozukluk.
ANOMALİ: Normal dışı şekil veya yapı gösteren herhangi bir oluşum.
ANTAGONİST: Bir maddenin ya da sistemin etkisine karşı koyan, karşı etki gösteren, engelleyen ya da tersi yönde etki yapan etken ( madde, ilaç, kas vb.. )
ANTEVERSİYON: Öne doğru eğilme; organın öne doğru eğilme göstermesi.
ANTİ- : Karşı, zıt anlamında ön ek.
ANTİİNFLAMATUAR: İnflamasyon sürecini azaltan ya da durduran; inflamasyona karşı kullanılan ilaçlar. (kortikosteroidler; NSAİİ)
ANTROPOMETRİK ÖLÇÜM: İnsan vücudunun değişik kısımlarının ölçümü.
APEX: Tepe; uç; herhangi bir organ veya oluşumun koni şeklinde gittikçe sivrilen uç kısmı.
APNE: Solunumun geçici olarak kısa ya da uzun süreli kesilmesi.
AREFLEKSİ: Reflekslerin alınamaması.
ARİTMİ: Ritim bozukluğu, kalp atım düzensizliği.
AROMATERAPİ: Bitkisel yağlarla yapılan tedavi.
ARTER: Kanı kalpten perifere taşıyan damar; atardamar.
ARTİKÜLER: Ekleme ait.
ARTRİT: Eklem iltihabı.
ASİNERJİ: Kas grupları arasındaki düzenli çalışmanın ortadan kalkması.
ATAKSİ: Kasların birbiriyle ilişkisiz çalışması sonucu istemli hareketlerin düzensiz seyretmesi.
ATETOZ: Ellerde ve el parmaklarında ara vermeksizin birbirini izleyen çeşitli yönlerde bükülüşlerle belirgin istem dışı hareketler görülmesi hali.
ATROFİ: Organ veya dokuların çeşitli sebeplerden ötürü kitle kaybı.
--B--
BAĞ: Eklemlerde ya da vücut bölümlerinde kemik parçalarını birbirine bağlayan dirençli, az esnek, fibröz lifler.BALNEOTERAPİ: Yer altı, su ve iklim kaynaklı doğal iyileştirici faktörlerle yapılan banyo, içme ve inhalasyon kürleri şeklinde uygulanan tedavi yöntemi.
BATIN: Pelvisle toraks arasında bulunan gövde bölgesi; karın.
BENİGN: İyi huylu.
Bİ- : Çift oluşumu belirten Latince ön takı.
BİKONKAV: Her iki yüzü iç bükey olan.
BİKONVEKS: Her iki yüzü dış bükey olan.
BİLATERAL: İki taraflı, çift yanlı.
BRADİKARDİ: Kalp atışlarının dakikada 60 atımın altına düşmesi.
BURSA: Kese; içinde yapışkan sıvı bulunan seröz, kapalı kese.
BURSİT: Bursanın iltihaplanması.
--D--
DE- : Azalmayı, uzaklaşmayı ve olumsuzluğu gösteren ön ek.
DEFEKT: Eksiklik, kusur.
DEFORMİTE: Şekil bozukluğu.
DEHİDRATASYON: Bir yapının ya da organizmanın su kaybı.
DEJENERASYON: Bir biyolojik yapının özelliğini yitirmesi, bozulması.
DELİRYUM: Algılama ve bellek bozuklukları, huzursuzluk, ajitasyon, halüsinasyon ve illüzyon belirtileri eşliğinde ortaya çıkan entelektüel yetenek düzensizlikleri.
DEMANS: Entelektüel yeteneklerin dönüşümsüz olarak kaybolması.
DEMİYELİNİZAN: Miyelini parçalayan, ortadan kaldıran.
DEMİYELİNİZASYON: Bir sinir lifinin aksonunu saran miyelin kılıfın kaybolması.
DENDRİT: Aksondan aldığı uyarıları nöron gövdesine taşıyan sinir hücresinin dallanma gösteren uzantısı.
DEPRESYON: Ruhsal ve bedensel çöküntü, isteksizlik, kararsızlık.
DERMİS: Epidermis ile deri altı doku arasında bulunan, bağ dokudan oluşan ve vücudu darbelere karşı koruyan deri katmanıdır.
DESTRÜKSİYON: Yıkım, bozulma.
DEVİASYON: Bir organın normal pozisyonuna oranla bir tarafa doğru eğilme göstermesi.
DİLATASYON: Genişleme.
DİSABİLİTE: Sakatlık, herhangi bir işi yapmada yetersizlik.
DİSFAJİ: Yutma güçlüğü.
DİSLOKASYON: Eklemi oluşturan kemiklerden birinin eklemdeki yerinden ayrılması.
DİSPNE: Nefes darlığı, nefes almada zorlanma.
DİSTAL: Merkezden uzak.
DİSTONİ: Tekrarlayıcı hareketlere ve anormal postürlere neden olan istem dışı kasılmalar.
DİSTROFİ: Sinir sisteminde bir bozukluk olmaksızın kaslarda güç azalması ve atrofiyle belirgin miyopati; Bir organ ya da anatomik bir bölümün beslenmesinin bozulması sonucu gelişen progresif değişiklikler.
DİYAFRAGMA: Göğüs ve karın boşluklarını birbirinden ayıran ince ve geniş kas.
DİYAGNOZ: Tanı; Hastalıklara belirtilerine göre tanı koyma.
DİZARTRİ: Serebellar (beyinciğe ait) disfonksiyon (fonksiyon bozukluğu) ya da primer motor disfonksiyona bağlı konuşma bozukluğu.
DORSAL: Arka, sırt kısmı.
DÜZ KAS: İstem dışı çalışan, iç organlarımızı oluşturan kas tabakası.
--E--
EKSİTATÖR: Bir hücre, doku ya da organı uyarıp çalışmasını hızlandıran ya da artıran madde ya da ilaç; uyarıcı.
EKSPİRASYON: Nefes verme.
EKSTANSİYON: İki vücut parçasının eklem aracılığıyla bükülü durumdan hat şeklinde düz duruma geçmesi hali.
EKSTANSÖR: Kasılmasıyla bir ekstremiteyi düzleştiren kas.
EKSTREMİTE: Kol ya da bacak.
ELEKTROTERAPİ: Tedavi amacıyla elektrik akımının fiziksel etkilerinden yararlanılması.
ELEVASYON: Bir vücut parçasının yukarıya doğru hareket ettirme.
EMBOLİ: Damar lümenini tıkayarak dolaşıma engel olan; hava, yağ, bakteri kümesi gibi yabancı madde.
ENDİKASYON: Bir hastada tedavi ya da girişim yapılmasını gerektiren durum.
ENTERAL: Bağırsakla ilgili.
EPİFİZ: Uzun kemiklerin iki uç kısmından biri.
EPİTEL: Vücudun iç ve dış yüzeylerini örten bir dokudur.
EVERSİYON: Dışa dönme; bir oluşumun içinin dışarıya doğru çevrilmesi
--F--
FAKTÖR: Etmen, bir reaksiyonun ya da bir hastalığın başlamasında ya da gelişmesinde rol oynayan element, madde.
FALANKS: Parmakların uzun kemiklerinden her biri.
FARENKS: Yutak.
FASİİT: Fasyanın iltihabı, fasyada fibroblastların artması.
FASİKÜLASYON: Kas liflerinin istem dışı kasılması, seğirmesi.
FASİLİTASYON: Kolaylaştırma; bir hareketi veya bir kimyasal olayı istenilen amaca uygun şekilde etki göstererek kolaylaştırma.
FASYA: Kasların üzerini örten zar; kas zarı.
FASYOTOMİ: Cerrahi yolla bir fasya ya da aponevrozun kesilmesi.
FAZ: Fizyolojik bir durumun, bir hastalığın ya da biyolojik bir prosesin gelişme evresi.
FEMORAL: Femur kemiği ile ilgili; uyluk bölgesiyle ilgili.
FERTİLİTE: Döllenme yeteneği; doğurganlık.
FİBRİL: İnce lif, telcik.
FİBRİLASYON: Bir kasın düzensiz bir şekilde titreşmesi. Kas iplikçiklerinin eş zamanlı olmayarak, birbirlerinden bağımsız bir şekilde kasılma ve gevşemeleridir.
FİBROZ: Doku ya da organ lezyonlarında onarım ya da tepki sonucu bağ doku oluşması.
FİBULAR: Kaval kemiği ile ilgili.
FİKSASYON: Sabitleştirmek, oynamaz ya da hareket etmez duruma getirmek.
FLEKSİBİLİTE: Esneklik.
FLEKSİYON: İki vücut parçasını eklem aracılığıyla birbirine yaklaştırma hareketi.
FLEKSÖR: Bir eklemi oluşturan kemikler arasındaki açıyı daraltan kaslar.
FONKSİYON: Bir yapının işlevi ya da görevi.
FONKSİYONEL: Bir işlevle ilgili.
FRAKTÜR: Kırık.
FRONTAL: Alınla ilgili; frontal kemik.
--G--
GERİATRİ: Yaşlılarda sağlık sorunlarını inceleyen bilim dalı.
GİBOZİTE: Kamburluk.
GONYOMETRİ: Açıları ölçmeye yarayan aygıt.
--H--
HEMİLATERAL: Vücudun sağ ya da sol yarısını etkileyen.
HEMİPAREZİ: Vücudun yarısının kısmi felci.
HEMİPLEJİ: Vücudun yarısının tam paralizisi.
HERNİYASYON: Fıtık, fıtıklaşma.
HİDROTERAPİ: Suyun tedavi amacıyla kullanılması.
HİPERALJEZİ: Ağrı duyusuna karşı aşırı duyarlılık.
HİPERFLEKSİYON: Bir uzvun ya da bir organın aşırı bükülmesi.
HİPERKİNEZİ: Aşırı hareketlilik; santral sinir sisteminin bazı hastalıklarında görülen istem dışı hareketler.
HİPERTONİ: Kas ya da organ tonusunun anormal artışı.
HİPERTROFİ: Bir organın beslenmesinin artması.
HİPERVENTİLASYON: Normalden daha hızlı ve derin nefes alma.
HİPOESTEZİ: Uyarıya karşı azalmış duyum olayı.
HİPOFONKSİYON: Bir organ ya da vücudun bir bölümünün aktivitesinin azalması.
HİPOKİNETİK: Hareketleri azalmış ya da yavaşlamış olan, hareket yeteneği azalmış organ ya da oluşum.
HİPOTONİ: Sinirsel uyarılabilirlik ya da kas tonusunun azalması; tonus azalması ya da kaybı.
HİPOVENTİLASYON: Akciğerlerde hava değişiminin az ya da yetersiz oluşu.
HOSPİTALİZASYON: Hastanın hastaneye yatırılıp tedavi altına alınması.
HUMERUS: Kol kemiği.
--İ--
İMMATÜR: Olgunlaşmamış, gelişimini tamamlamamış.
İMMOBİLİZASYON: Sabitleme, hareketsiz hale getirme.
İMPULS: Uyarı.
İN- : İçinde anlamında ya da olumsuzluğu belirten ön ek.
İNFLAMASYON: Enfeksiyonlar, travma, sıcak gibi faktörlere bağlı olarak çeşitli mikrobik ajanlar, toksinler ve doku harabiyetine karşı oluşan reaksiyonel olaylar zincirinin tümü.
İNHİBİSYON: Bir işlevin veya etkinliğin engellenmesi, önlenmesi, durdurulması.
İNKONTİNANS: Kaçırma (ör: üriner inkontinans: idrar kaçırma.)
İNME: Felç.
İNSİDANS: Belirli bir nüfusta belirli bir zaman dilimi içerisinde belirli bir hastalık veya hastalıkların yeni olgularının sayısını ifade etmektedir.
İNSPİRASYON: Nefes alma.
İNTER- : Ara, arasında anlamında Latince ön ek.
İNTERNAL: İç kısımda olan.
İNTRA- : İçinde anlamında ön ek.
İSKEMİ: Bir organ ya da vücudun bir bölümünde arteriyal dolaşımın azalması sonucu oluşan patolojik durum.
--K--
KADAVRA: Üzerinde otopsi ya da anatomik çalışma yapılan cansız insan vücudu.
KALSİFİKASYON: Kemiklerin oluşumunda rol oynayan fizyolojik süreç; normalde kalsiyum bulunmaması gereken doku ya da organlarda kalsiyum birikmesi.
KALLUS: Bir kemik kırığının iki ucunu kaynaştıran yeni kemik oluşumu.
KAPSÜL: Organ ya da dokuyu saran kılıf.
KARDİYAK: Kalple ilgili.
KARSİNOM: Epitel hücrelerinden oluşan kötü huylu tümör.
KAŞEKTİK: Hastalık nedeniyle kas kütlesi kaybı.
KAUDAL: Vücudun arka alt kısmıyla ilgili.
KİNEMATİK: Hareketi, sebep ve tesirlerini göz önüne almadan inceler.
KİNESTEZİ: Kas hareketlerini duyumsama ya da algılama.
KİNETİK: Hareketi ona neden olan ve o hareketten dolan kuvvetleri de göz önüne alarak inceler.
KOKSAL: Kalça ya da kalça eklemi ile ilgili.
KONDRAL: Kıkırdakla ilgili.
KONNEKTİF DOKU: Bağ dokusu.
KONSTİPASYON: Kabızlık.
KONVEKS: Dış bükey.
KOSTA: Kaburga; toraks iskeletini oluşturan yassı, uzun ve yay şeklinde kemik.
KRANİYAL: Kafatasıyla ilgili.
--L--
LARİNKS: Boynun ön tarafında, farinksin altında, trakeanın üstünde, tiroid bezinin içinde hava iletimi ve ses çıkarmada temel görevi olan kas- kıkırdak karışımı organ.
LATERAL: Yan; yan parça.
LENFATİK: Lenfle ilgili; lenf bezi; lenf damarı.
LENFÖDEM: Lenf yollarının tıkanmasından ileri gelen ödem.
LEZYON: Organizmada genellikle hastalık veya travmadan dolayı tahrip olmuş anormal herhangi bir dokuya verilen genel isim.
LİGAMENT: Bağ; bağ doku; kemik parçaları birbirine bağlayan dirençli, az esnek, fibröz lifler.
LİMİTASYON: Kısıtlılık, sınırlama.
LOKAL: Bölgesel, vücudun sınırlı ve belirli bir kısmı ile ilgili.
LOKALİZE: Belirli bir bölgede sınırlanmış ya da ayrılmış.
LOKALİZASYON: Yerini tespit etme.
LONGİTUDİNAL: Uzunlamasına; vücut eksenine paralel seyreden.
LORDOZ: Anterior konveksitede bel bölgesi omurlarının kamburlaşması.
LUKSASYON: Çıkık.
LUMBAR: Sırt ve bel ile ilgili.
LUMBOKOSTAL: Bel ve kaburgalarla ilgili.
LUMBOSAKRAL: Bel ve sakrum ile ilgili.
--M--
MAKSİMAL: Olabildiğince fazla, en fazla.
MALFORMASYON: Vücudun bir organında ya da bölgesinde doğuştan olan bir anomali.
MALİGN: Habis; kötü huylu.
MANİPULASYON: Elle hareket ettirme.
MANİPULATİF: El becerisine ait.
MANUEL: Elle yapılan ya da gerçekleştirilen; elle ilgili.
MATURİTE: Tam olarak gelişmiş, olgunlaşmış olma durumu.
MİNİMAL: En düşük, en az.
MİYALJİ: Kas ağrısı.
MİYOFİBRİL: Bulunduğu kas tipine göre şekli değişen, tüm kasılabilir dokuların karakteristik elementini oluşturan uzun ve ince kas lifleri.
MİYOJEN: Kas ya da kas dokusundan kaynaklanan.
MİYOZİT: Sistemik bir enfeksiyon ya da başka bir inflamasyona bağlı olarak oluşan (primitif ya da sekonder) kas dokusu inflamasyonu.
MEDİUS: Bir anatomik yapının orta kısmı ya da ara kısmı.
MEDİAL: Vücudun simetri eksenine en yakın olan; orta çizgiye yakın; orta çizgi ile ilgili.
MEMBRAN: Zar; anatomik bir yapının ince dış örtüsü.
MENTAL: Akıl, bellek, bilinç, zeka ile ilgili; zihinsel.
METASTAZ: Bir hastalığın (özellikle kanser) lokal belirtilerinin bulunduğu yerden vücudun başka bölgelerine taşınması.
MİKROSEFALİ: Genellikle bir zeka geriliği eşliğinde, başın çok küçük olmasıyla karakterize malformasyon.
MİNÖR: Daha küçük, daha az, önemsiz, ergin olmayan; benzer iki yapıdan küçük olanı tanımlamak için kullanılan sıfat.
MİYASTENİ: Kas güçsüzlüğü, zayıflığı; çizgili kasların kasılması için gerekli asetilkolin reseptörlerine karşı anormal antikorların oluşmasıyla belirgin nöromüskuler kavşak hastalığı.
MİYATONİ: Kas tonusunun olmayışı ya da ortadan kalkması.
MİYATROFİ: Kas atrofisi.
MİYELİN: Serebrospinal sistemin sinirlerinin bileşimine giren sinir liflerinin beyaz, lipid yapılı kılıfı.
MİYELİNASYON: Sinir lifi çevresinde miyelin kılıfı oluşması.
MİLEYLİT: Kemik iliği ya da omuriliğin iltihabı.
MİYOKARD: Kalp kası; istem dışı çalışan çizgili kas.
MİYOTONİ: İstemli hareketler sırasında dekontraksiyonların yavaşlığı ve zorluğu (pasif hareketler serbest) ile karakterize kas tonusu bozukluğu.
MİYOPATİ: Kas sisteminin dejeneratif tipte hastalıklarına verilen ad.
MOBİL: Hareket edebilen, hareketli.
MOBİLİZASYON: Hareket yeteneğini kaybetmiş bir organa yeniden hareket kazandırma; hareketleri herhangi bir engelle kısıtlanmış bir organı ya da oluşumu serbest duruma getirip, hareket kazandırma.
MODİFİYE: Değişmiş, değişikliğe uğramış.
MONARTRİT: Bir eklemde oluşan iltihaplanma.
MONOSPAZM: Tek tarafta ya da bir kol ya da bacakta spazm olması.
MONOPLEJİ: Sadece bir organ ya da bir kas grubunda oluşan lokalize felç.
MORTALİTE: Canlı varlıkların ölü olma ya da ölümlü olma durumu; ölüm oranı.
MORBİDİTE: Hastalık durumu; belirli bir zaman içerisinde bir kişiyi ya da bir topluluğu vuran hastalıklar toplamı ya da oranı.
MORFOLOJİ: Canlı varlıkların şekil ve yapılarını İnceleyen bilim dalı.
MULTİFAKTORYAL: Çok nedene bağlı, birden fazla nedenden ileri gelen.
MULTİPL: Birden çok, çok fazla, çok yönlü ya da bölümlü.
MUSKULER: Kasla ilgili, kas dokusundan oluşan.
MUSKULOKUTANÖZ: Kas ve deriye ait.
MUSKULOTENDİNÖZ: Kas ve tendon ile ilgili.
--N--
NAZAL: Burunla ilgili.
NEKROZ: Bir hücre ya da dokunun yıkımına ya da parçalanmasına neden olan dejenerasyon olayı; hücre ya da doku canlılığını kaybetmesi (ölümü) ile belirgin durum.
NEONATAL: Yeni doğanla ilgili.
NİSTAGMUS: Gözün istemsiz ritmik veya aritmik hareketleri.
NON- : Olumsuzluk ya da bulunmadığı anlamında ön ek.
NONİNFLAMATUAR: İltihapsız; inflamasyon dışı olaylardan kaynaklanan.
NONSPESİFİK: Kendine özgü ya da özgül olmayan.
NONTOKSİT: Zehirli olmayan.
NOSİSEPTİF: Ağrı uyarımlarını alan; ağrıyı algılayan ya da iletme yeteneği olan.
NOSİSEPTÖR: Ağrı uyaranlarını alan sensitif reseptör.
NÖRAL: Sinir sistemiyle ilgili.
NÖRALJİ: Sinir uzamında herhangi bir nedene bağlı olarak oluşan ağrı.
NÖROANATOMİ: Periferik ve santral sinirleri içine alan anatomi alt dalı.
NÖROMİYOPATİ: Kas ve onu inerve eden sinirin birlikte etkilenimi.
NÖROMİYOTONİ: İnerve eden sinir bozukluğuna bağlı olarak kasta meydana gelen fasikülasyonlar, sertlik, gevşeme zorluğu vb. belirliler.
NÖROMUSKULER: Sinir ve kası ilgilendiren.
NÖRON: Sinir hücresi: hücresel cisimlerden ve onun uzantılarından oluşan sinir dokusunun morfolojik ve fonksiyonel temel yapısı.
NÖRONAL: Sinir hücresi ile ilgili ya da ondan kaynaklanan.
NÖROPATİ: Santral ve periferik sinir sisteminin hastalıklarına verilen ad.
NÖROSPAZM: Çizgili kasları inerve eden motor sinir bozukluğuna bağlı spazm.
NÖROŞİRURJİ: Sinir sistemini konu alan cerrahi bilim dalı.
NÖROTENDİNÖZ: Sinir ve tendonla ilgili.
NÜTRİSYON. Beslenme.
--O--
OBEZ: Aşırı şişman kişi.
OBEZİTE: Adipoz dokunun genel hipertrofisi; cilt altı bağ dokusunda aşırı yağ birikimi.
OBSTETRİK: Doğum ve gebelik konularını içeren tıp bilimi.
OBSTRÜKSİYON: Tıkanma.
OBSTRÜKTİF: Tıkanmaya yol açan.
ODYOLOJİ: İşitme ve işitme bozukluklarını konu alan bilim dalı.
ODYOMETRİ: İşitmenin ölçülmesi ve işitme fonksiyonlarının değerlendirilmesini sağlayan inceleme teknikleri.
OKLÜZYON: Doğal bir boşluğun (damar, barsak vb.) kapanması ya da tıkanması.
OKSİPİTAL: Oksiputa ait ya da onunla ilgili.
OKÜLER: Anatomik olarak gözle ilgili.
OKÜLOMOTOR: Göz hareketleriyle ilgili.
ONKOLOJİ: Tümörlerin incelenmesi ve tedavisini konu alan tıp dalı.
ORJİN: Bir şeyin başlangıç noktası ya da kaynağı.
OROFASYAL: Ağız ve yüzle ilgili.
ORTOPEDİ: Kemik, eklem, kas ve tendon bozuklukları ya da hastalıklarının teşhis ve tedavi edilmelerini konu alan bilim dalı.
ORTOSTATİK: Ayakta durma sırasında oluşan, ayakta durma ile ilgili.
OSKÜLTASYON: Hastaya kulağı yaslayarak doğrudan ya da hasta ile kulak arasına steteskop koyarak organizmanın içinden gelen sesleri dinleme şeklindeki klinik muayene.
OSTEOTOMİ: Bir kemiğin cerrahi yolla kesilmesi.
--Ö--
ÖDEM: Hücre, doku ya da diğer vücut yapılarında anormal bir şekilde sıvı toplanmasıyla karakterize durum.
ÖZEFAGUS: Yemek borusu.
--P--
PARAKİNEZİ: İstemli hareketlerin uyum bozukluğu.
PARALİZ: Felç, inme; motor hareketlerin ortadan kalkması ya da azalması.
PARALİZE: Felç oluşmuş, felçli; felç ile ilgili ya da ona bağlı.
PARALJEZİ: Ciltte ağrı ve batma duyumsaması eşliğinde uyuşma.
PARANÖRAL: Sinirin yakınında, sinire komşu ya da bitişik.
PARAPAREZİ: Her iki bacağı tutan parezi.
PARAPLEJİ: İki bacağın felci.
PARASEMPATİK: Otonom sinir sisteminin iki ana bölümünden biri.
PARAVERTEBRAL: Bir omur ya da omurilik kanalı yakınında olan.
PARESTEZİ: Dokunma, ağrı, termik ya da titreşim uyarılarının algılanmasında anomali.
PAREZİ: Belirli bir kas grubunda istemli hareketin azalması, kuvvet kaybı.
PATELLAR: Patella ile ilgili, diz kapağında oluşan.
PATOJEN: Bir hastalığı belirleyen ya da neden olan.
PATOJENİK: Hastalığa neden olan; patolojik belirtilere yol açan.
PATOGENEZ: Hastalık gelişmesi ya da hastalık oluşmasında patolojik mekanizmalar ve meydana geliş şekilleri.
PEDİATRİK HASTALIKLAR: Çocuklarla ilgili hastalıklar.
PELVİS: Leğen kemiği; kalça kemiği ve sakrumdan meydana gelmiş olan kalça kuşağı.
PENETRASYON: İçine girme, sızma.
PERFORANS: Delici özelliği olan.
PERFORASYON: Delme; bir doku ya da organı delme.
PERİKARD: Kalp zarı; kalbi ve büyük damarların köklerini saran kese şeklinde fibroseröz zar.
PERİKARDİT: Perikardın akut, kronik, kuru ya da epenşmanlı (seröz, prulen, hemorajik) inflamasyonu.
PERİKONDRİYUM: Kıkırdak çevresindeki fibröz zar.
PERİMİSYUM: Çizgili kas liflerinden oluşan kas demetini saran bağ dokusu tabakası ya da kılıf.
PERİMİYOZİT: Çizgili kası çevreleyen gevşek dokunun inflamasyonu.
PERİOST: Eklem yüzeyleri dışında kemiği kavrayan fibröz zar.
PERİTENDİNİT: Bir tendon kılıfının inflamasyonu.
PERİTENON: Tendon çevresindeki bağ doku.
PERİVERTEBRAL: Bir vertebranın çevresinde olan.
PERSİSTAN: Dirençli, süreklilik gösteren ya da devam eden.
PERİYODİK: Düzenli aralıklarla oluşan.
PİYOJENİ, PYOJENEZİS: İltihap oluşması; iltihaplanma.
PLANOVALGUS: Ayağın dışa dönüklüğü eşliğinde düz tabanlığın da bulunduğu malformasyon.
PLEKSUS: Sinirlerin ya da damarların oluşturduğu ağ ya da yumak.
PLEVRA: Akciğerleri örten bir viseral tabaka ve toraks çeperlerini örten paryetal tabaka olmak üzere iki kısımdan oluşan seröz zar.
POLİARTRİT: Çok sayıda eklemi aynı anda tutan akut ya da kronik inflamasyon.
POLİMİYALJİ ROMATİKA: Vücudun büyük kas gruplarında şiddetli ağrı ve sertliğe neden olan bir hastalık.
POLİMİYOZİT: Özellikle omuz ve leğen kemerlerindeki iskelet kaslarının iltihaplanması ve diğer doku değişiklikleriyle ortaya çıkan bağ dokusu hastalığı.
PLASTİSİTE: Uyum kabiliyeti (ör: hasarlanmış beyin kısmının yerine getireceği işlevi başka bir beyin bölümünün üstlenmesi)
PNÖMONİ: Zatürre (tıbbı adıyla pnömoni) bakteri, virüs ve nadiren parazitlerin neden olduğu akciğer enfeksiyonu.
POLYOMİYELİT: Çocuk felci; omuriliğin gri (baz) maddesinin inflamasyonu.
POPLİTEAL: Dizin arka tarafındaki boşluk ile ilgili.
POSTERİOR: Arka, arka bölümle ilgili.
POSTTRAVMATİK: Bir travmadan sonra gelişen ya da ortaya çıkan.
PREDİSPOZE: Bir hastalığa önceden eğilimi, duyarlılığı ya da yatkınlığı olan.
PULMONER: Akciğerlerle ilgili.
--R--
RADİKS: Kök.
RANDOMİZASYON: Hastaların araştırmalarda çalışma gruplarına çeşitli yöntemlerle rastgele seçilmesi.
RAŞİTİZM: Genellikle d vitamini eksikliğine bağlı olarak gelişen, büyüme dönemine ait hastalık.
REDÜKSİYON: Cerrahi ve manipülatif prosedürlerle normal anatomik şekle getirme (ör: kırılmış bir kemiğin ya da çıkığın yerine yerleştirilmesi)
REJENERASYON: Tahrip olmuş ya da yıkılmış bir doku ya da organın yenilenmesi ya da yeniden oluşması ya da kendini onarması olayı.
RELAKSAN: Kas tonusunda azalma oluşturan; gevşeme oluşturabilen ortam, madde ya da ilaçlara verilen ad.
RELAKSASYON: Gevşeme; kas tonusunun azalması, sinir geriliminin azalması.
RELAPS: Bir hastalığın belirtilerinin iyileşme döneminden bir süre sonra tekrar ortaya çıkması.
REMİSYON: Hastalık belirtilerinin şiddetini kaybetmesi.
RESPİRASYON: Solunum; yaşam için gerekli oksijeni absorbe etme ve zararlı olan karbondioksiti dışarı atma işlevi.
RİJİDİTE: Muskuler hipertoni, katılık, bükülmezlik.
ROMATİZMA: Akut ya da kronik olarak, özellikle eklem yerlerinde ve onu çevreleyen yumuşak dokularda ağrı ve şişlik şeklinde görülen inflamasyonlu hastalıklara verilen ad.
ROMATOLOJİ: Romatizmal hastalıkları inceleyen bilim dalı.
ROTASYON: Dönme; bir cismin bir eksen ya da potansiyel bir güç çevresindeki hareketi.
--S--
SAKROİLİİT: Sakroiliak eklemin inflamasyonu.
SAKRUM: Kuyruk sokumu.
SANTRAL: Merkez.
SEDANTER: Hareket etmeyen; günlük hayatında minimum fiziksel aktivitede bulunan kişi.
SEGMENT: Bölüm.
SEKEL: Bir hastalık ya da travmadan sonra kalan organik lezyon ya da fonksiyonel bozukluk.
SEKRESYON: Salgı; salgılama.
SEMPTOM: Belirti.
SENSORYAL: Duyu algılaması ile ilgili olan.
SEREBELLAR: Beyincikle ilgili.
SEREBRAL: Beyin (serebrum) ile ilgili.
SEREBRO- : Beyin ya da onunla ilişkili olduğunu belirten ön ek.
SİKLUS: Döngü.
SİNAPS: Bir nöronun aksonu ya da dendritleri ya da diğer bir nöronun hücresel uçları arasında sinir impulslarının geçtiği bölge.
SİNERJİ: Bir işlev ya da bir hareketin tamamlanması için birçok organ veya kasın koordineli ya da korelasyonlu birlikteliği.
SİNERJİST: Bir hareketin oluşmasını diğeri ile paylaşan bir kasa verilen ad.
SİYANOZ: Kapiler kanda hemoglobin miktarının artması (100 ml kanda 5 g’dan fazla) ve oksijen azlığı sonucu cildin ve mukozaların mavimsi-mor bir renk alması.
SKOLYOZ: Omurganın (vertebral kolon) lateral eğriliği.
SPASTİSİTE: Adelelerin aşırı derecede kasılması, sertleşmesi ve istem dışı spazmların oluşmasıdır.
SPİNAL: Omurga kolunu ya da omurilik ile ilgili.
SPONDİLİT: Çoğu kez bir enfeksiyona bağlı olarak gelişen, omurganın inflamatuar lezyonu.
STABİLİTE: Dengelilik, sabitlik, değişmezlik, dış etkenlere dirençli olma yeteneği.
STABİLİZASYON: Aynı pozisyonu sürdürebilme, değişim gösteremeyecek ya da bozulmayacak nitelik kazandırma.
STEREOGNOZİ: Cisimlerin şekil ve hacminin tanınması.
STERİLİZASYON: Organik bir ortamda, bir maddede ya da herhangi bir cisimde fizik ( ısı) ya da kimyasal (antiseptikler) olanaklarla tüm mikroorganizmaların öldürülmesi.
STİMÜLASYON: Uyarma; bir uyarının uygulanması.
STİMÜLATÖR: Stimuluslar (uyarılar) gönderen elektrikli aygıt.
SUB- : Altında, daha az, normalden düşük anlamında Latince ön ek.
SUBAKUT: Akut form ile kronik form arasında, kısmen hızlı gelişen hastalık ya da hastalık devresi.
SUBJEKTİF: Kişiye özgü; elle tutulup, gözle görülmeyen, sadece hasta tarafından algılanabilen (ör: ağrı)
SUBKUTAN: Cilt altı.
SUBLUKSASYON: Kısmi ya da tam olmayan çıkık.
SUPİNASYON: Ön kolun içten dışa doğru rotasyonuyla avuç içinin yukarı doğru dönmesi hareketi.
SUPRA- : Üstünde, fazla ya da üst pozisyonda anlamında Latince ön ek.
SÜPERİOR: Üst tarafta bulunan.
--T--
TAKTİL: Dokunma ya da dokunma duyusuyla ilgili.
TAŞİKARDİ: Kalp atım sayısının dakikada 100’ün üzerinde olacak şekilde artması.
TAŞİPNE: Solunum ritminin hızlanması; hızlı solunum.
TENAR: El ayası kenarındaki şişkin kısım ya da baş parmağın altındaki etli kısım.
TENDİNİT: Tendon inflamasyonu.
TENDON: Kası kemiği tutturan, bağ dokudan oluşan bağlantı.
TERMİNOLOJİ: Bir bilim ya da sanat dalının teknik sözcüklerinin listesi.
TETRAPLEJİ: Kuadripleji; iki kol ve iki bacakta görülen felç.
TİMÜS: 2 yaşından sonra büyümeye başlayan retrosternal lenfoid organ ya da salgı bezi.
TOKSİT: Zehirli; zehirli ya da zararlı etkisi olan; bir toksin ya da zehirle ilgili.
TONUS: Bir organın ya da bir dokunun özellikle kasların normal gerilim durumu.
TORAKO- : Göğüsle ilgili olan Yunanca ön ek.
TORAKS: Vücudun boyunla karın arasında bulunan ve kalp, akciğer vb. organları içine alan bölümü.
TORTİKOLLİS: Baş ve boynun yana doğru eğikliği ve rotasyonel çarpıklığı ile karakterize bir hastalıktır. En sık görülen nedeni scm kasının tek taraflı olarak kısalığına bağlı müsküler tortikollistir.
TRAKEA: Soluk borusu; üst kısımda larenkse, alt kısmında bronşlara açılan havayolu.
TRAKEOSTOMİ: Trakeadan boynun ön tarafında soluk deliği açılması için yapılan cerrahi girişim.
TRANSFER: Yer değiştirme (ör: yataktan tekerlekli sandalyeye geçme işlevi)
TRANSPLANTASYON: Birisinden alınan doku (greft) ya da organın bir başkasına cerrahi yolla nakledilmesi.
TRANSVERS: Vücudun ya da bir yapının uzun eksenini kesecek şekilde uzanan; bir uçtan karşı tarafa doğru enlemesine uzanan.
TRAVMA: Yaralanma; dış darbeyle oluşan lokal lezyon.
TREMOR: Titreme; kasların kısa süreli kasılması ile ortaya çıkan bir hareket bozukluğu.
TROMBOZ: Pıhtı oluşması, pıhtılaşma; koroner tromboz kalpte koroner damarlardan birinde pıhtı oluşması ve tıkanması; serebral tromboz beyin damarlarından birinde pıhtı oluşup tıkanması.
TROMBÜS: Pıhtı; damar ya da kalp içinde oluşan ve bir tromboza neden olan pıhtılaşmış kan kütlesi.
TRUNKUS: Gövde.
--U--
UMBLİKAL: Göbekle ilgili.
UNİ- : Tek, yalnız ya da çiftleşmemiş anlamında ön ek.
UNİLATERAL: Tek bir tarafla ilgili.
UTERUS: Rahim.
--Ü--
ÜRETER: İdrarı böbrekten mesaneye getiren uzun kanal.
ÜRETRA: Mesanedeki idrarı boşaltan kanal.
ÜRİNER: İdrar oluşum ve boşalmasıyla ilgili.
ÜROGENİTAL: Üriner ve Genital sistemle ilgili.
--V--
VAKA: Olgu.
VALVÜL: Kapakçık; bir kalp deliğinde ya da bir damar lümeninden kanın geri dönüşünü önleyen, delik çevresindeki membranöz kıvrım.
VASKÜLERİZASYON: Organizmanın bir bölgesinde yeni damarların oluşumu ve gelişimi.
VASKÜLER: Kan damarları ile ilgili ya da onlardan kaynaklanan.
VAZODİLATASYON: Damar çaplarının genişlemesi.
VAZOKONSTRİKSİYON: Damar çaplarının daralması.
VEN: Kalbe doğru kan taşıyan damar; toplardamar.
VENTİLASYON: Havalandırma; akciğerlerden karbondioksitli havanın çıkarılıp oksijenden zengin hava verilmesi.
VENTRAL: Karın kısmı; vücut ya da organın alt kısmı.
VERTEBA: Omur.
VERTEBRAL: Omurga ile ilgili.
VERTİKAL: Dikey, düşey; yatay eksene dik olan.
VİBRASYON: Titreşim.
VİSERAL: İç organlarla ilgili.
VİSKOZİTE: Yapışkanlık.
VİTAL: Yaşamla ilgili; yaşam için gerekli olan.
VOLÜM: Hacim; bir cismin kapladığı alan.
KAYNAK: Arzu Razak Özdinçler, Fizyoterapi ve Rehabilitasyona Giriş , İstanbul Tıp Kitabevleri, İstanbul, 2018, 2. Baskı.
ETİKET:Terminoloji, Anatomi, fizyoterapist sözlüğü.
Fzt.EnsarYeşiltepe