ASTIM VE PULMONER REHABİLİTASYON
Yunanca’da soluksuzluk veya ağzı açık solumak anlamına gelen astım; çok eski çağlarda hava yollarının anatomik ve fizyolojik özellikleri bile keşfedilmeden önce bilinen çok eski bir akciğer hastalığıdır.Astım; geri dönüşümlü olarak vücuttaki mast hücreleri, eozinofiller ve T lenfositler başta olmak üzere birçok hücre ve hücre ürününün rol oynadığı hava yollarının daralması ile kendini gösteren, ataklar halinde gelen kronik inflamatuar bir hastalıktır. Bu ataklarda nefes darlığı, hışıltılı solunum (wheezing), göğüste sıkışma hissi ve öksürük gibi semptomlar karakteristiktir.
Epidemiyolojisi
Astım dünya çapında yaklaşık 334 milyon kişiyi etkileyen önemli bir kronik hastalıktır. Dünyanın farklı bölgelerinden bildirilen çalışmalarda prevelans oranlarının farklılıklar gösterdiği bilinmektedir. İsviçre’de, 13-14 yaş arası çocuklarda astım prevelansı Global Astım Yükü Raporuna göre %2.3 iken yetişkin popülasyonun %7’sinde doktor tanılı astım mevcuttur . Avustralya’da doktor tanılı astım oranı %21, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde ise %7.8 olarak bildirilmektedir. Son yıllarda atopik duyarlılık artışı ile allerjik rinit ve egzama gibi allerjik hastalıklarla beraber astım sıklığı da artmaktadır. Hastalık Kontrol Merkezinin yürüttüğü (Center for Disease Control-CDC) epidemiyolojik çalışmalar neticesinde ABD’de astım prevelansı 1970’te %3.0, 1996’da %5.5 ve 2008’de %7.8 olarak saptanmıştır.
Türkiye’de astım prevelansı şehirler ve bölgeler arasında farklılıklar göstermektedir. Kıyı kesimleri, şehirler, metropoller ve düşük sosyoekonomik koşullarda astım daha sık izlenmektedir. Astım prevelansı erişkinlerde bölgesel prevelans sonuçlarına göre %2-17, çocuklarda %6-15 arasındadır . Türkiye’de astım prevelansı ve risk faktörlerini tespit etmek amacıyla yapılmış olan PARFAIT çalışmasında kırsal bölgede astım sıklığı kadınlarda %11.2, erkeklerde %8.5 olarak bulunmuştur. Kentsel alanlarda ise bu oran kadınlarda %7.5, erkeklerde %6.2’dir. Sağlık Bakanlığı 2017 yılı sağlık istatistiklerine göre onbeş yaş ve üzeri kişilerin son 12 ay içinde geçirdiği başlıca hastalık dağılımında, astım kadınlarda %10.3, erkeklerde %5.2 oranında görülmektedir.
Astımdan ölüm oranı diğer kronik hastalıklara göre daha düşüktür ve dünya genelinde ölümlerin %1’inden daha azını oluşturmaktadır. DSÖ verilerine göre, Güney Afrika düşük ve orta gelirli ülkeler arasında en yüksek astım mortalitesine sahipken, Hollanda yüksek gelirli ülkeler arasında en düşük astım mortalitesine sahip ülkedir. Sonuç olarak astım önemli bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. Farklı topluluklarda ve coğrafi bölgelerde sıklığı ve seyri değişiklik göstermektedir.
Etiyolojisi
Astımın nedeni bilinmemekle birlikte risk faktörleri tanımlanmış ve gen-çevre etkileşimleri önemlidir. Genetiğin astımda rol oynadığı bilinmektedir. Epigenetik genetik kodun nasıl çevrildiğiyle ilgili varyasyonlar da astım gelişiminde rolü olduğu gösterilmiştir. Solunum yolu enfeksiyonları, özellikle erken dönemde viral enfeksiyonlar Astım gelişme riskini artırır, özellikle semptomlar şiddetlidir. Hava yoluyla yayılan çevresel maruziyet tütün dumanı da dahil olmak üzere astım riskini artırır, kirleticiler ve ozon. Atopik koşullar ve duyarlılık inhalan alerjenlere karşı da gelişme ile ilişkilidir. Mikrobiyomun etkileri de dahil olmak üzere astım gelişimi,D vitamini, kimyasal maruziyet, diyet değişiklikleri, stres, ve metabolitler sebep olabilir. Mevcut astım anlayışı, değişken bir şekilde aktarılabilen geniş miktarda genetik çeşitlilik, epigenetik ve çevresel olarak etkilenmiş ve daha az çeşitli histopata yol açan transkripsiyonel faktörler kardinal astım semptomlarıyla sonuçlanan mantıksal özelliklerdir.
Risk Faktörleri
Risk faktörleri; kişiyi astıma yatkın kılan kişisel faktörler genetik olarak astıma yatkın olanlarda astım gelişimine yol açan çevresel faktörler olmak üzere iki grupta toplanmaktadır. Astım gelişmesine yol açan faktörlerin yanı sıra astım semptomlarını tetikleyen faktörler de vardır .Astımın ortaya çıkmasında etkili risk faktörlerinin başında genetik faktörler gelir. Astım alevlenmesine yol açan faktörler ise genellikle çevresel olanlardır. Genlerin hem kendi aralarında, hem de çevresel faktörler ile etkileşerek bireyin astıma eğilimini artırdıkları düşünülmektedir.
Kişisel Etkenler: Genetik, Atopi, Bronş hiperreaktivitesi, Epigenetik Cinsiyet, Obezite
Çevresel Etkenler:
Allerjenler: İç ortam: Ev tozu akarları, ev hayvanları (kedi, köpek), hamamböceği ve küf mantarları Dış ortam: Polenler ve küf mantarları Mikroorganizmalar: Hava yolu ve bağırsak flora bakterileri İnfeksiyonlar: Özellikle viral etkenler
Sigara: Aktif sigara içmenin astım gelişimi için risk faktörü olduğu bilinen bir gerçektir. Özellikle sigara içen kadınlarda astım gelişme riski daha fazladır. Sigara içen astım hastalarının prevelansının genel popülasyon ile aynı olduğu bulunmuştur. Bunun yanında sigara içen astım hastalarında astım kontrolünün sigara içmeyenlere göre daha zor olduğu gösterilmiştir .Aktif sigara içiciliği, allerjik erişkinlerde yeni başlangıçlı astım gelişimine zemin hazırlar. Buna ek olarak çocukluk çağı astımıyla, ebeveynlerin sigara içiciliği arasında direkt ilişki olduğu görülmüştür . 76 çalışmayı değerlendiren bir meta-analizde prenatal veya postnatal dönemde pasif sigara dumanına maruz kalan çocuklarda astım riskinin %21-85 oranında arttığı saptanmıştır .Sigaranın hava yollarında enflamasyonu arttırarak, inhaler ve sistemik steroid tedavisine direnç gelişimine yol açarak astım kontrolünü kötü yönde etkilediği düşünülmektedir Bu durumda sigara içen astım hastaları için tedavi rejimleri, daha yüksek dozda inhale kortikosteroidler (IKS), antilökotrienler ve bunların kombinasyonlarını içermelidir. Ayrıca sigara kullanımı, astım hastalarında akciğer kanseri, kalp-damar hastalıklarına bağlı mortalite ve mobiditeyi etkilediğinden kötü prognoz nedenidir.
Hava kirliliği: iç ve dış ortam hava kirliliği
Genetik: Astımın genetik bir hastalık olduğuna dair yeterince veri bulunmaktadır. Anne babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski %20-30'a yükselmekte, anne ve babanın her ikisinin de astımlı olması durumunda bu risk %60-70'e ulaşmaktadır.
Obezite; Obezite tek başına astım riski ve prognozunda etkili bir faktördür. Astım, vücut kitle indeksi > 30 kg/m2 olanlarda daha sıklıkla gözlenmektedir ve daha güç kontrol edilmektedir. Obez astımlılar normal kilolu astımlılarla karşılaştırıldıklarında daha düşük solunum fonksiyonlarına ve daha fazla komorbid hastalıklara sahiptir.
Patogenez
Hava yolu daralması semptom ve fizyolojik değişikliklere yol açan asıl olaydır. Hava yollarındaki düz kas kontraksiyonu, ödem, yeniden yapılanmaya bağlı duvar kalınlaşması, mukus sekresyonu artışı ve mukus tıkaçları hava yolu daralmasına sebep olur. Astım tanımının bileşenlerinden biri olan hava yolu aşırı duyarlılığı astımlı hastanın hava yollarının normalde zararsız olan bir uyarana karşı daralmayla cevap vermesidir. Bu daralma değişken hava akımı kısıtlanmasına ve aralıklı semptomlara neden olur.
Astımın ADAM-33 geni (astım geni) ile ilgili olduğu ileri sürülmektedir.
ADAM-33 akciğer fibroblastlarında ve bronş düz kasında bulunur.
ADAM-33 polimorfizmi (iki veya daha fazla farklı fenotipin aynı tür popülasyonunda bulunmasıdır.)
bronşial düz kas proliferasyonuna
fibroblast aktivasyonuna neden olur.
Bu da bronkokonstrüksiyon ve subepitelyal fibrozis ile sonuçlanır.
Patolojik Bulgu: Düz kas hiperplazisi, ödem, aşırı mukus, inflamasyon
• Bronşial inflamasyon: % 5-50 oranında eozinofil lökositler, nötrofil lökositler, bazofiller, mast hücreleri, plazma hücreleri ve CD4+TH2 lenfositler vardır
• Bazal membran kalınlaşması: Epitel altında - kollagen artışı
• Siliyalı epitelde azalma (epitel hücrelerinde dökülme ve nekroz)
• Goblet hücrelerinde artış
• Mukoz glandlarda hiperplazi -» Aşırı mukus salgısı
• Bronş düz kaslarında hipertrofi ve hiperplazi
• Bronkokonstrüksiyon
Değerlendirme
Astım tedavisinin başarılı olması için astım tanısının doğru konması çok önemlidir. Doğru tanı için; hışıltılı solunum, nefes darlığı, öksürük, göğüste sıkışma hissi gibi solunumsal semptomların karakteristik seyrinin ve değişken hava akımı kısıtlanmasının gösterilmesi gereklidir.
Anamnez; Astım tanısında anamnez çok önemlidir. Bununla birlikte, semptomların tipik olmadığı hastalarda sadece anamnez ile tanı koymak güçtür ve tanısal testlere ihtiyaç duyulabilir. Tanısal testlerin pozitif olması tanıyı destekler ancak negatif olması tanıyı dışlamaz.
Semptomlar; Tanı, nöbetler halinde gelen nefes darlığı, hışıltılı solunum, öksürük ve göğüste sıkışma hissi gibi semptomların varlığı ile konur. Semptomların gün içinde veya mevsimsel değişkenlik göstermesi, sis, duman, çeşitli kokular veya egzersiz gibi nedenlerle tetiklenmesi, geceleri artış olması ve uygun astım tedavilerine yanıt vermesi astım tanısını destekler.
Komorbiditelerin sorgulanması; Hastalar, eşlik edebilecek rinit, polip, sinüzit, gastroözofageal reflü, ilaç allerjisi yönünden mutlaka sorgulanmalıdır. Astımlı hastaların çoğunda rinit semptomları da vardır.Alerjik rinit veya atopik dermatiti olan hastalar solunum. semptomları açısından sorgulanmalıdır.
Fizik Muayene; Hasta semptomatik değilse solunum sistemi muayenesi normal bulunabilir fakat fizik muayenenin normal olması astım tanısını dışlamaz. En sık rastlanan muayene bulgusu hava yolu obstrüksiyonunu gösteren hışıltı ve ronküslerdir. Solunum sesleri normal bulunan bazı astımlı hastalarda oskültasyon sırasında zorlu ekspirasyon yaptırılırsa ronküs işitilebilir. Anamnez ve fizik muayene sırasında hemen her derin inspirasyondan sonra öksürük gelişmesi, hava yolu duyarlılığının indirekt göstergesidir ve astımı düşündürür.
Solunum Fonksiyonlarının Ölçümü; Astım, değişken ekspiratuar hava akımı kısıtlanması ile karakterizedir. Aynı hastada solunum fonksiyonlarındaki değişkenlik, tamamen normalden çok ağır obstrüksiyona kadar değişebilir. Kontrol altında olmayan astımda solunum fonksiyonları tam kontrol altındaki hastaya göre daha büyük değişkenlik gösterir. Solunum fonksiyonlarının ölçümü hava yolu kısıtlamasının ağırlığını, reverzibilitesini ve değişkenliğini göstererek astım tanısının desteklenmesini sağlamaktadır. Fakat solunum fonksiyon testlerinin normal olması astım tanısını ekarte ettirmez. Hava yolu kısıtlamasını değerlendirmek için çeşitli yöntemler vardır ama beş yaş ve üzerindeki hastalarda özellikle bu yöntemlerden iki tanesi genel olarak kabul edilmektedir. Bunlar spirometre ile ölçülen zorlu ekspiratuar akım birinci saniye (FEV1) ve zorlu vital kapasite (FVC) değerleri ve PEFmetre ile ölçülen zirve ekspiratuar akim (PEF) ölçümleridir. FEV1, FVC ve PEF ölçümlerinin beklenen değerleri popülasyondan elde edilen yaş, cinsiyet ve boy parametrelerine göre belirlenir.
Spirometrik İnceleme; İlk başvuruda hastalık tanısını koymak ve ağırlığını belirlemek, tedavi sırasında ise hastanın en iyi değerlerini belirlemek için uygulanır. Daha sonraki izlemlerinde rutin olarak yapılması önerilmemekle beraber semptomlar ortaya çıktığında tekrarlanabilir. Zorlu ekspirasyon manevrası ile FEV1, FVC, FEV1/FVC ve PEF ölçülebilir. Birçok hastalıkta FEV1 değeri düşük bulunabileceğinden, hava akımı kısıtlılığı tanısını koymak için en uygun test FEV1/FVC oranının kullanılmasıdır. Popülasyon çalışmalarında, bu oran erişkinlerde 0.75 - 0.80, çocuklarda ise 0.90'ın üzerinde bulunmuştur. Bu sınırların altındaki değerler hava akımı kısıtlanmasını gösterir.
Hava yolu obstrüksiyonu saptanan hastalarda kısa etkili betaagonist inhalasyonundan (200-400 µg salbutamol) 15-20 dakika sonra FEV1'de bazal değere göre > % 12 ve > 200 mL (eğer spirometre yok ise), PEF değerinde %20 artış olması hava akımı kısıtlılığının reverzibl olduğunu gösterir.
PEF Ölçümü; PEF metre ile elde edilen PEF ölçümü astımın tanısını doğrulanması ve takibinde önemlidir. Bununla birlikte spirometri ile FEV1 ölçümü, PEF ölçümünden daha güvenilirdir. Genellikle PEF değerleri sabah bronkodilatör ilaç kullanılmadan önce yani PEF değerinin en düşük olmasının beklendiği zamanda; akşam ise bronkodilatör kullanıldıktan sonra yani değerler en yüksek durumdayken ölçülür.Günlük PEF değişkenliğini göstermenin bir yolu, o gün içerisindeki en yüksek ve en düşük PEF değerleri arasındaki farkın yüzde olarak ifade edilmesidir. Günlük değişkenliğin erişkinlerde > %10, çocuklarda ise >%13 olması astım lehine kabul edilebilir.
ASTIM TEDAVİSİ
Astım tedavisinin amacı, semptom kontrolünü sağlamak alevlenmeleri azaltmak, Fiks havayolu obstrüksiyonunu ve ilaç yan etkilerini azalmaktır. Bu amaçla hastaların Düzenli takipleri gereklidir. Bu takiplerde hasta hekim işbirliği sağlanmalı, astımı Tetikleyen etkenlerden kaçınma önlemleri belirtilmeli, ilaçların doğru ve düzenli kullanımı anlatılmalıdır. Astım tedavisi, oral, parenteral ve inhalasyon yoluyla olabilmektedir. İnhalasyon Yoluyla olan tedaviler, ilaçların doğrudan havayollarına verilmesi ve burada birikmesi, etkisinin daha hızlı başlaması ve böylece daha düşük miktarlarda ilaç kullanılmasıyla yan etkilerin daha az görülmesinden dolayı diğer tedavi yollarına göre Daha avantajlıdır. Yapılan araştırmalarda, inhalasyon yolu ile oral ve subkutan yolları Karşılaştırıldığında; inhalasyon yoluyla olan tedavilerde etkinin daha erken başladığı Ve uzun süre devam ettiği gösterilmiştir. İnhalasyan cihazları içerdiği ilaçlar, partikül büyüklüğü, aerosolün cihaza bağlı hızına göre farklı tiplerde olabilmektedir. Hastanın kolay ve doğru kullanabileceği cihaz sadece ilaç uygulamasının başarısını Artırmakla kalmaz hastanın tedaviye uyumunu ve astım kontrolünü de arttırır.
Astım Tedavisini Başlama ve Basamak Tedavisinin Genel Prensipleri
Astımda, basamak tedavisinin temelini hastalığın ağırlığına göre değişen inhalesteroidler oluşturmaktadır (Tablo 1)
Hastanın semptomlarına uygun basamaktan başlanır. Tam kontrol sağlandıktan 2-3 ay sonra basamak inilir veya kontrol sağlanamadıysa basamak çıkılır. Tüm basamaklarda ihtiyaç halinde kullanılmak üzere kısa etkili beta2 agonist vardır .Astım tanısı konulduktan sonra kontrol edici tedaviye başlamak gerekir. İnhaler steroidlerin erken dönemde başlanması yanıtın daha iyi olmasını sağlayabilir. İKS’nin tanı konduktan yıllar sonra başlanması daha fazla akciğer fonksiyon kaybına, daha sık astım alevlenmelerine ve daha yüksek dozlarda İKS kullanım ihtiyacına sebep olmaktadır. Astım semptomları veya SABA ihtiyacı ayda iki defadan az olan son bir ayda Astım nedeni ile gece semptomu olmayan, alevlenme için risk olmadığı gibi son bir Yılda alevlenme olmadıysa kontrol edici tedavinin başlanmaması düşünülebilir.
Astım semptomlarının az olduğu fakat, hastanın düşük akciğer fonksiyonlarının, Son bir yılda OKS gerektiren astım atağının olması veya astım sebepli yoğun bakım Ünitesi yatışının olması gibi alevlenme için bir veya daha fazla risk faktörünün olması Durumunda düşük doz İKS başlanması önerilir.Astım semptomlarının veya SABA ihtiyacının ayda veya haftada iki defadan fazla Olması veya son 1 ayda bir veya daha fazla astım nedeni ile uykudan uyanması olan Hastalarda düşük doz İKS başlanması önerilir. Astım semptomlarının veya SABA ihtiyacı haftada iki defadan fazla olması durumunda düşük doz İKS veya daha az etkili olmakla beraber LTRA veya teofilin Başlanması önerilir.Çoğu günlerde astım semptomları olan, haftada bir veya daha fazla astım nedeni ile uykudan uyanması olan ve özellikle de risk faktörleri olan hastalarda düşük Orta-yüksek dozda İKS veya düşük dozda İKS/LABA başlanması önerilir. Astım başlangıcı ağır kontrolsüz astım veya akut alevlenme ise kısa süreli OKS Ve yüksek dozda İKS veya orta dozda İKS/LABA gibi kontrol edici tedavi başlanması önerilir.
Astımda Erişkinde Atak Tedavisi
Astım atağı, astım tanısı olan bir kişide nefes darlığı, öksürük, hırıltılı solunum ve göğüste baskı hissi gibi astım semptomlarının aniden ortaya çıkması ve buna solunum Fonksiyon testlerinde bozulmanın eşlik etmesi olarak tanımlanmaktadır.
Hastada Atak akut olarak saatler içerinde ortaya çıkabileceği gibi subakut olarak günler içinde de ortaya çıkabilir. Bazen hastaya astım tanısı ilk kez atakla konulabilir. Çeşitli klinik semptom ve bulgular klinisyene astım atağının ciddiyetini belirlemede yardımcı olabilir. Öykü, mevcut semptomlar, fizik muayene, pulse oksimetri değerleri, arter kan gazı, solunum fonksiyon testleri atak şiddetini değerlendirmede yol göstericidir.
ASTIM VE EGZERSİZ
EGZERSİZ EĞİTİMİ
Pulmoner rehabilitasyonun temel taşı egzersiz eğitimidir. Astımlı hastalarda egzersiz performansının iyileştirilmesinde egzersiz eğitiminin olumlu rolünü destekleyen kanıtlar vardır bununla birlikte, astım geniş bir aralıkta yer aldığından, spesifik programlar seçilmelidir. Her şeyden önce hasta tam bir akciğer fonksiyon değerlendirmesinden geçmelidir, bronkodilatör öncesi ve sonrası spirometri dahil ve egzersiz kapasitesi testi yapılır. Astımı olan hastalar EIB ( Exercise-induced bronchoconstriction) olma olasılığı fazladır. Egzersiz kapasitesi genellikle kardiyopulmoner egzersiz testi veya 6 dakikalık veya mekik yürüme testi olarak saha testleridir. Egzersiz eğitiminin türü konusunda evrensel bir anlaşma yoktur. Kuvvet antrenmanı Solunum yolu hastalıklarında; dayanıklılık antrenmanından farklı olabilir .Şimdiye kadar, ilki klinikte en çok çalışılandır.
Kronik solunum yolu hastalıklarında nefessizlik hissi, öksürük, balgam, hava akımının kronik olarak Kısıtlanması gibi semptomlar bireyde anksiyete, korku ve Yorgunluğa neden olmaktadır. Ayrıca akciğer hastalığı Olan kişiler sürekli solunum sıkıntısı nedeni ile genel olarak gergin ve ajitedirler. Eşlik eden kas gerginliği solunum kaslarını da olumsuz etkilemekte ve bireyin solunumunu daha da güçleştirmektedir. Böylece artan solunum sıkıntısı hastanın aktivitesini azaltmakta, kondüsyon düzeyini düşürmekte ve günlük yaşamında da bireyi bağımlı hale getirebilmektedir. ABD’de Mancuso ve ark. 6 astımlı hasta ile yaptıkları çalışmada astımlı bireyler hastalıklarını fiziksel aktiviteye karşı bir engel olarak algıladıklarını ve böylece hareketsizliğe itildiklerini belirtmişlerdir. Demoly ve ark.çalışmalarında ise kontrol altında olmayan astımlı bireylerin % .8’inin en azından bazı zaman aktivite kısıtlaması yaşadıklarını saptamışlardır. Uzun yıllardır kronik akciğer hastalığı olan bireylere sağlık profesyonellerinin yaklaşımı da inaktivite, istirahat ve medikal tedavi ile sınırlı kalmıştır. DSÖ GARD Projesi ile düzenli fiziksel aktivitenin özendirilmesi ve yaygınlaştırılması, sağlıklı beslenmenin teşvik edilmesi, obezitenin engellenmesi gibi girişimler planlayarak, bireylerin bağımlılık düzeylerini ve hastalık yüklerini azaltmayı planlamaktadır. Kronik solunum yolu hastalıklarında düzenli fiziksel aktiviteye ek olarak yapılan solunum egzersizinin de yaşanılan nefessizlik hissinin azaltılmasında yardımcı olacağı bildirilmektedir. Düzenli yapılan solunum egzersizi ise diyafragmanın kuvvetini artırır, dispneyi azaltır, akciğerlerin daha fazla havalanmasını ve balgam hareketliliğini sağlar.
Astım hastalarında yapılan çalışmalarda da örneğin Yüksel ve ark. astımlı çocukta kontrol gruplu olarak yaptıkları çalışmada, 8 haftalık program ile kondüsyon bisikleti kullanılarak, düzenli fiziksel aktivitenin yaşam kalitesi ve semptom skorlarına etkisini araştırmışlardır. Sonuçta düzenli fiziksel aktivitenin semptom skorlarını ve yaşam kalitesini iyileştirdiğini belirtmişlerdir. Ayrıca Başaran tarafından 5 astımlı çocukta fiziksel egzersizin etkileri sorgulanmış ve sonuçta düzenli fiziksel egzersizin yaşam kalitesi ve aerobik kapasite üzerine olumlu etkisi olduğu gösterilmiştir.
İsveç’te Emtner ve Hedin erişkin astımlı bireyde yaptıkları çalışmada ise düzenli fiziksel aktivitenin bireyin kondüsyon düzeyinde olumlu etkiler oluşturduğunu saptamışlardır. Garcia-Aymerich ve ark. ileri yaş kadın astımlı da haftada 3 kez olmak üzere 2 dk süre ile tempolu yürüyüşe denk aktiviteleri baz alarak yaptıkları çalışma sonucunda yüksek fiziksel aktivitenin astım atak riskini azalttığını saptamışlardır.
Farid ve ark. çalışmalarında sekiz haftalık egzersiz programı sonunda solunum fonksiyon testi değerlerinin önemli değişiklik göstermesiyle astımlı hastalarda aerobik egzersiz programının akciğer fonksiyonlarını iyileştirmede önemli rol alabileceğini belirtmişlerdir. Özden astım hastalarında solunum, aerobik ve kuvvetlendirme egzersizlerini içeren egzersiz programının hastalığın kliniğini, semptomlarını iyileştirdiğini ayrıca fonksiyonel kapasitelerini ve hastalıkla ilişkili yaşam kalitelerini de geliştirdiği görülmüştür.
Mendes ve ark. çalışmalarında; inatçı astımı ve psikososyal sıkıntısı yüksek olan astımlıların hastalık yönetiminde aerobik eğitimin önerilmesinin önemli rol alabileceğini belirtmişlerdir. Kırtay'da düzenli yapılan fiziksel aktivite ve solunum egzersizi programı ile astım semptomlarının kontrol altına alınabilineceğini ve bireylerin fonksiyonel kapasitesinin artırılabileceğini saptamıştır. Ayrıca Emtner and Hedin 17 haftalık egzersiz programına alınan astımlı bireylerin 3 yıl sonunda ki bulguları ile de günlük yaşamdaki fiziksel aktivitelerin iyi bir fiziki durumda olmak için yeterli olduğunu ortaya koymuşlardır.
Bütün bu çalışmalarda düzenli yapılan fiziksel aktivitenin astım hastalığının yönetimini, semptom skorlarını, aerobik kapasite ve yaşam kalitesini olumlu yönde etkilediği görülmektedir. Rehabilitasyon programları; solunum terapisti, fizyoterapist tarafından hasta izlenerek, bireye özel düzenlenmektedir. Fakat imkanların kısıtlı olduğu, pulmoner rehabilitasyon programının mümkün olmadığı durumlarda bile bireyi yaşam tarzına uygun düzenli egzersiz yapması için eğiterek ve cesaretlendirerek fayda görmesini sağlamak mümkündür. Bellamy ve ark. pulmoner rehabilitasyon mümkün olmadığında neler yapılabileceğini aşağıdaki gibi özetlemişlerdir;
• Kısa süre ve mesafeli, kolayca başarılabilecek yürüyüşlerle başlayın
• Her gün yürüyün
• Yürüme hızınızı kendinize göre ayarlayın
• Düzenli egzersiz yapın ve gerçekçi hedefler belirleyin
• Öneriler isteyerek eğitim için çabalayın ve Bilgilendirme kitapçıklarını okuyun
• Soğuk yağışlı havalarda dahil tüm yıl boyunca Egzersiz yapmaya çalışın
• Zor dönemler süresince dirençli olmaya gayret edin
• Kilo, diyet ve yaşam tarzı konusunda önerileri araştırın.
Astımda egzersiz aynı zamanda ataklar için tetikleyici de olabilmektedir. Ataklar genellikle egzersiz sonrası görülebilmekte ve bu atakların oluşumunda kuru hava ve soğuğun tetikleyici olduğu düşünülmektedir. Ayrıca kirli hava, yüksek düzeyde polen varlığı ve viral enfeksiyonlarda tetikleyici olabilmektedir. Egzersiz sırasında astıma bağlı belirtileri azaltmak için bireye; kirli, kuru ve soğuk havadan kaçınması, tetikleyici hava şartlarında açık alanlar yerine kapalı alanlarda spor yapması, egzersize başlamadan önce ilaç kullanımı, rekabet sporlarından kaçınması ve çocuklarda ise öğretmeninin astım ve atakları konusunda bilgilendirilmesi önerilmektedir. Astımı kontrol altında olan bireye; rekabet ve macera sporları haricinde birçok egzersiz türü önerilmektedir. Dağcılık, kayak gibi yüksek irtifalarda yapılan macera sporlarında soğuk hava maruziyeti tehlikeli olabilmektedir. Rekabet sporlarında ise takım oyunları ve kısa öbekler halinde oynanan molalı oyunlar tavsiye edilmektedir. Birçok ülkede spor kulüpleri örneğin dalış için astımlı bireylerden tıbbi onay istemektedir. Astımlılara daha çok yürüyüş, yüzme, yoga, bisiklete binme gibi aerobik egzersizler önerilmektedir. Yüzme genellikle astımı olanlar ve diğer insanlara önerilebilecek mükemmel bir aktivitedir. Ancak klor ve soğuk su bazen astımı tetikleyebilmektedir. Astımı kontrol altında olan birçok kişi astım belirtileri göstermeden günlük faaliyetlerini sürdürebilmektedir. Astımının kontrol altında olması, bireye aktif ve sağlıklı bir yaşam sürdürme olanağı sağlamaktadır. Sonuç olarak astım hastalığı kontrol altında olduğu sürece astımlı bireylerin diğer sağlıklı kişiler gibi hareketli bir yaşam sürdürebilmesi için engel teşkil etmemektedir. Biz sağlık profesyonellerinin üzerine düşen görev ise bireyi aktif bir yaşam için bilinçlendirmek ve cesaretlendirebilmektir.
KAYNAKLAR
1. Göğüs Hastalıkları , Astım Tedavisi Olgaç M., ÖzşekerZ.F.
2. Mancuso C, Sayles W, Robbins L, Phillips E: Barriers and facilitators to healthy physical activity in asthma patients. Journal of Asthma. 2006;43(2):137-143.
3. Worsnop C J: Asthma and physical activity. Chest, 2003;124(2):421-422
4. Sağlam M, Güçlü M, İnce D, Savcı S, Arıkan H: Solunum Sistemi Hastalıkları ve Egzersiz. s.7- , Klasmat Matbaacılık, Ankara (2008).
5. Yüksel H, Söğüt A, Yılmaz Ö, Günay Ö, Tıkız C, Dündar P, Onur E: Astımlı çocuklarda fizik egzersizin yaşam kalitesi, solunum fonksiyonları ve semptom skorlarına etkisi. Asthma Allergy Immunology, 2009;7:58-65.
6. Başaran S: Astımlı Çocuklarda Fiziksel Egzersizin Yaşam Kalitesi, Aerobik Kapasite ve Solunum Fonksiyonları Üzerine Etkisi, Uysal F G (danışman): Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Fiziksel Tıp Rehabilatasyon. Anabilim Dalı. Uzmanlık Tezi, Adana (2003).
7. Emtner M, Hedin A: Adherence to and effects of physical activity on health in adults with asthma. Advances in Physiotherapy, 2005;7(3):123-134.
8. Garcia AJ, Varraso R, Anto J M, Camargo C A: Prospective study of physical activity and risk of asthma exacerbations in older women. Am J Respir Crit Care Med, 2009; 179: 999-1003.
9. Farid R, Azad F J, Atri A E, Rahimi M B, Khaledan A, Talaei-Khoei M, Ghafari J, Ghasemi R: Effect of aerobic exercise training on pulmonary function and tolerance of activity in asthmatic patients. Iran J Allergy Asthma Immunol, 2005; 4(3):133-138.
10. Özden Ş A: Orta ve Ağır Şiddetli Astımlı Hastalarda Egzersizin Fonksiyonel Kapasiteye Etkisi. Özalevli S (danışman): Dokuz Eylül Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı. Doktora Tezi. İzmir (2 9).
11. Mendes FAR , Gonçalves R C, Maria PTN, Saraiva-Romanholo B M, Cukier A, Stelmach R, Jacob-Filho W, Martins M, Carvalho CRF: Effects of aerobic training on psychosocial morbidity and symptoms in asthmatic patients: a randomized clinical trial. Chest, 2010;138(2):331-337.
12. Kırtay Ö F: Genç Erişkin Astım Hastalarında Düzenli Fiziksel Aktivite ve Solunum Egzersizinin Fonksiyonel Performansa Etkisi. Oğuz S (danışman): Marmara Üniversitesi. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı. Yüksek Lisans Bitirme Projesi. İstanbul (2 ).
13. Kasımay Ö, Metin G: Kronik hastalıklarda egzersiz. Klinik Gelişim Dergisi. 2009;:22(1):44-49.
14. Bellamy D, Bouchard J, Henrichsen S, Johansson G, Langhammer A, Reid J, Van Weel C, Buist S: International Primary Care Respiratory Group (IPCRG- Uluslar Arası Birinci Basamak Solunum Grubu) Rehberleri, Kronik Obstruktif Akciğer Hastalığı (KOAH) Yönetimi: Yaman H (Çev Ed) : Primary Care Respiratory Journal, 2006 ;15 :48-57.